Yargıç-Bir yakın gelecek kurgusu
Uyandığında etrafında bağırış ve çağırışlarla kulak tırmalayıcı bir gürültünün sahibi olan kalabalık grubu fark etti. Büyük bir ihtimalle biraz önce biten maçtan çıkan sinirli ve öfkeli fanatik grubun uğrak yeri olan Özgürlük Parkında uyumuş olmalıydı. Yıllar boyu aldığı eğitim sayesinde beyninin bir bölümü her zaman çevresindekileri analiz etmeye meyilliydi.
Özgürlük Parkı; yıllarca aşıkların ilk buluşma yeri olmuş şehrin merkezinde mağrur bir şekilde yerini almıştı. Şehre turistik amaçla gezenlerin uğramadan geçmediği bu park şu an da hala büyük ancak ihtişamının çok ötesinde bakımsızdı (şehrin geri kalanı gibi). Büyük Savaş’tan bu yana bir daha hiçbir şehir bakımlı olamamıştı. Tüm şehir Arthur C. Clark’ın bilim kurgu romanlarından fırlamış gibi gizemli ve yalnızdı.
Savaş sonrasının etkilerinden biri olan asit yağmurlarıyla yıkanan şehre gri ve boğucu bir hava hakimdi. Yavaşça yattığı banktan doğruldu ve Etrafında ki uğursuz yüzleri hızlıca taradı . Aklı ona oyun oynuyordu, nereye baksa savaştan izler görüyordu. Savaşta ölenlerin canhıraş bağırışları ve son görüntüleri sürekli kafasında dönüp duruyordu. Tetikteydi, silahının bulunduğu trençkotunun sağ tarafındaki kabarıklığı kontrol ettikten sonra doğruldu. İleride kalabalık bir grup sopalarla daha küçük bir grubu dövüyordu. O tarafa doğru yürümeye başladı. Gruba vardığında kendinden emin tok bir ses ile belkide eskiden kalma alışkanlıklar ile istemsizce kalabalığı seslendi;
-DURUN!
Aralarındaki husumete dalmış ve münakaşayı sopalarla sürdüren grup o ana kadar kendilerine bir “YARGIÇ”‘ın yaklaştığını anlayamamıştı. Anladıklarında ise çok geç olmuştu. Daha genç olanlar sopalarını bırakıp kaçtılar. “Çok ta önemli değil” diye geçirdi içinden .
– Herkes silahlarını bıraksın ve ellerini kaldırsın!
Adamın her kelimenin üzerine yaptığı vurgu ve kendinden emin sesi karşısında herkes birbirine şaşkınlıkla bakarken grubun lideri olduğu belli olan uzun boylu iri yarı her yeri dövmeli bir adam aralarından sıyrıldı sopası sırtında rahat tavırlarla yargıca seslendi ;
– Burada senlik bir şey yok ihtiyar biz hallediyoruz
– “Ona yalnızca ben karar veririm.” dedi yargıç. İki bacağı sımsıkı yere basıyor doğal bir pozisyonda bekliyordu.
-Şimdi anlatın neden kavga ediyorsunuz diye ekledi
– Bu QWERK soysuzları kralımızın ve başkanımızın bir orospuyla evli olduğunu ima ettiler. Biz gereken dersi verdik teşekkür ederiz yargıç bey. Sen demode geçmişine dönebilir ve herkesi rahat bırakabilirsin zarar görmeni istemeyiz
Cümlesini bitirdikten sonra grup içinde gülüşmeler oldu. Yargıç dayak yiyen gruba doğru ilerledi grup açıldı konuşabilecek gibi olanlardan bir tanesini yakasından kaldırdı. Esmer yüzlü bir delikanlıydı.
– Adın nedir ?
-…
– İyimisin ?
– hı-hı
-Neden kavga ediyordunuz?
Delikanlı cebinden bir kese kağıdı çıkardı. O an dövmeli olanın suratı bembeyaz oldu . Yargıç kese kağıdını açtığı an da durumu anladı. İçinde bu günlerde çok değerli olan tohumlar vardı .
Yargıcın bir anlık arkasını dönmesinden ve kendisi ile ilgilenmemesinden faydalanan çete lideri yargıcın üzerine doğru hamle yaptı. Arkasını döndüğü an üzerine atılan çete liderini gören Yargıç çevik bir hareketle kafasını korumaya aldı. Sırt üstü yere düştüler suratına doğru gelen yumruktan kurtulmak için sağa doğru yattı ve diziyle rakibinin sırtına güçlü bir tekme attı tekrar ayağa kalktığında tüm duyuları harekete geçmişti artık. İki hamle sonra rakibi altında kafasına silah dayanmış bir şekilde etkisiz hale gelmişti. Grubun yarısı kaçmış bir çoğuda uzaklaşmış infazı bekliyordu. Çok az kişi yağma için oldukları yerde bekliyordu.
– Yargılanma bitmiştir. Karar verildi. Cezan ÖLÜM.
Ölmeden önce söylemek istediğin bir şey var mı diye sormadı. Bu sadece öldürmekten korkanların söyleyeceği bir sözdü. Öldürme emri vermek onun doğuştan gelen bir hakkıydı, elinde tutması zor bir haktı ama başarmıştı. Tüm halk infazı izliyordu herkes içten içe bir pislikten daha kurtulacakları için mutluydu . Yargıçların aldığı eğitim ve kuvvetli mantıkları onların verdiği kararı güvenilir kılardı, onlar başka dünyanın çocuklarıydı. Herhangi bir şeye sahip olamazlardı, evleri arabaları olamazdı. Paraları, banka hesapları olamazdı, sevdikleri ailesi olamazdı. Tek sahip oldukları bu çarpık düzendi yargılama hakkıydı. Onlar bu düzenin Yargıçlarıydılar. Hiçbir şey umursamazlardı sadece işlerini yaparlardı.
Halk verilen kararı alkışlamak için bekliyordu 2 saniye sürdü tetik çekildi infaz gerçekleşti. Yargıç silahını yerine koyarken devletin arkasını temizleyeceğini bilmenin huzuru ile doğruldu ve parktan dışarı yürümeye başladı. İnsanlar çete liderini yağmalıyordu. Bir kez daha “insanoğlu işte” diye düşündü ve verdiği karardan hiç kuşku duymadan oradan ayrıldı